صراط عشق صراط عشق
“Ey Ebuzer! Allah’ı görürcesine ibadet et. Çünkü sen onu görmesende O seni görüyor.”
Peygamber (s.a.a) Ebuzer’e şöyle buyurdu:
“Sana bir öğütte bulunacağım, o halde onu koru, gözet. Zira bu nasihatim bütün hayır yollarını ve güzelliklerini bir araya toplamıştır. Eğer nasihatime amel edersen dünya ve ahiret hayrına ulaşmış sayılırsın.”
يَا أَبَا ذَرٍّ: اعْبُدِ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ، فَإِنْ كُنْتَ لَا تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ.
“Ey Ebuzer! Allah’ı görürcesine ibadet et. Çünkü sen onu görmesende O seni görüyor.”
Bazı hadislerde şöyle buyrulmuştur;
الاحسانُ اَنْ تَعْبُدَ اللهَ كَاَنَّكَ تَراهُ
“İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmendir.”[1]
Kul, Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğunu günlük yaşamına taşıyabilirse ibadetlerinde huşu ve kalp huzuruna ulaşabilir. Dua ve ibadetlerinden lezzet almaya başlar. İbadetleri teklifi ifa etmekten çıkar, kulu maneviyata taşıyıp Allah’a yaklaştıran bir vesile olur.
- Huşu ve kalp huzuruna ulaşmanın yolu ibadetlerde devamlılık ve ilahi huzurda olmayı derketmekten geçer.
- Bizlerin ibadet ve dualardan yorulup bıkmamız, kendimizi kuş misali bir kafese hapsedilmiş hissetmemizin nedeni kimin huzurunda durduğumuzun farkında olmayışımızdandır.
Sıkça sorulan sorulardan birisi şudur:Namazlarda huşu ve kalp huzuruna nasıl ulaşabiliriz?
Ahlak âlimleri şöyle cevap verirler: “Namazlarda huşu ve kalp huzuruancak birtakım riyaziyat ve uygulamalarla elde edilir. İlk olarak hiç kimsenin görmediği bir odaya çekilin ve tefekkür edin. O odada değer verdiğiniz saygın birisininde perde arkasından sizleri izlediğini bir hayal edin. Hal ve hareketiniz, kimsenin görmediği anla, aynı mı? Yoksa farklı mı?İnsan bu metotla Allah’ı göremiyorsa Allah’ın onu gördüğünü hayal ederek namazlarında huşu ve kalp huzuruna ulaşabilir.
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
اتَّقُوا مَعَاصِيَ اللَّهِ فِي الْخَلَوَاتِ فَإِنَّ الشَّاهِدَ هُوَ الْحَاكِمُ
“Gizlilerde günah işlemekten sakının.Çünkü(amellere)şahit (her şeye)hâkim olan Allah’tır.”[2]
İnsan unutmamalıdır ki Allah bizi her an gözetmekte, yaptıklarımızdan en ince ayrıntısına kadar haberdardır. Kur’an birkaç yerde bu gerçeğe değinmiştir.
Kur’an şöyle buyuruyor:
﴿يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ﴾
“(Allah), gözlerin hainliklerini ve sinelerin gizlediği şeyleri bilir.”[3]
Öğrencinin biri üstadının son nefeslerinde başucuna gelerek ondan kendisine bir nasihatte bulunmasınıistedi. Üstat güçlükle ağzını açıp kısık bir sesle şu ayeti tilavet etti:
﴿أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى﴾
“Allah’ın (onu) gördüğünü bilmiyor mu?”[4]
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِنْ قُلْتُمْ سَمِعَ وَإِنْ أَضْمَرْتُمْ عَلِمَ
“Ey insanlar!O Allah’tan korkun ki konuştuğunuzda işitir, gizlediğinizde de bilir.”[5]
[1]–Biharu’l-Envar, c.65, s.116
[2]–Nehcü’l-Belaga, Hikmet, 316
[3]-Mümin, 19
[4]-Alak, 14
[5]–Nehcü’l-Belaga, Hikmet, 194
